7 Aralık 2020 Pazartesi

 Ben öncelikle Neşâtî’ nin ‘gamze’ kavramına şiirlerinde nasıl yer verdiğini incelemek istiyorum. İncelemeye geçmeden önce gamze kavramını açıklamak isterim. Gamze; Arapça ‘’göz kırpmak, göz işareti yapmak’’ anlamındaki ‘’gamz’’ kökünden gelir. Kelime divan edebiyatında sevgilinin aşığına yönelttiği süzgün manalı ve yan bakışı ifade etmek için kullanılır. Gamze göz kaş ve kirpiğin birlikte gerçekleştirdikleri bir eylemdir. Aşağıdaki beyitlerde de farklı farklı kullanımlarını göreceğiz. Şairler gamzeyi en çok ok ve kılıca benzetmişlerdir, çünkü sevgilinin gamzesi aşığın can, gönül, sine, ciğer gibi unsurları hedef alarak, ona acı verir, onu yaralar hatta öldürür. Bu yüzden sevgilinin yan bakışı ok kadar delici ve kılıç kadar keskindir. Divan edebiyatında gamze bu vasıfları sebebiyle kan dökücü, katil, avcı , cellat olarak nitelendirilmiştir. Neşâtî’nin gamze kavramına nasıl değindiğini ise aşağıdaki beyitlerle açıklamaya çalışacağım: 

                                 Mefâ’îlün / Mefâ’îlün / Mefâ’îlün / Mefâ’îlün

                            1.Beyit: Hücûm-ı gamze bî-tâb eylemişken cân-ı nâlânı

                               Yine tahrîk-i nâz itmekde turmaz çeşm-i fettânı

 Kelimeler: Hücûm-ı gamze: Sevgilinin süzgün bakışının saldırısı. Bî-tâb: Güçsüz. Cân-ı nâlân: İnleyen âşığın canı. Tahrîk-i nâz: Sevgilinin yaptığı nazın kışkırtması. Çeşm-i fettân: Karışıklık çıkaran göz. Günümüz Türkçesiyle Nesre Çeviri: ‘’Sevgilinin karışıklık çıkaran gözü, süzgün bakışının saldırısıyla inleyen âşığı güçsüz bırakmışken yine de yaptığı işveyle âşığı kışkırtmaktan vazgeçmez.’’ 

Şerh: Klasik Türk şiiri geleneğinde sevgili, gözlerinin ucundaki kirpikleri süzgün bakışıyla bir ok gibi kullanarak, âşığın gönlünde halkalar şeklinde delik delik yaralar açar. Âşık ise sevgiliden gelen bu okların gönlünde meydana getirdiği yaralardan dolayı yorgun, bitkin, güçsüz bir halde sürekli inleyerek perişan olur. Ancak sevgili, âşığın maruz kaldığı bu acınası hale üzülüp bu saldırısından vazgeçmek yerine yaptığı işten haz duyarak, yaptığı nazla âşığı daha çok kışkırtır ve zaten can acısıyla bitkin bir halde olan âşığı, yaptığı nazla daha çok perişan eder. Neşâtî, sevgili ile âşık arasındaki bu ilişkiye değinilerek sevgilinin karışıklık çıkaran gözünün süzgün bakış saldırısıyla âşığı inletip bitkin bir hale getirdiği; bununla da yetinmeyip yaptığı nazla onu kışkırtarak daha fazla perişan etmekten geri durmadığı söylenmektedir. Beyitte, gamzenin hücum etmesi, canın inlemesi insana ait özelliklerin insan dışı varlıklara verildiğini göstermektedir. Bu yüzden beyitte teşhis sanatı vardır. 

                                         Fâ’ilâtün / Fâ’ilâtün / Fâ’ilâtün / Fâ’ilün 

                                 2.Beyit:Safâ-yı hulkı ol gâyetde kim te’sîr-i feyzinden

                                     Dil-i ‘uşşâka gamze lutf ile ‘arz-ı vidâd eyler

 Kelimeler: Safâ-yı hulk: Yaratılıştan gelen neşeli olma hali. Gâyetde: Fazla, çok fazla. Te’sîr-i feyz: Bolluğun etkisi. Dil-i ‘uşşâk: Âşıkların gönlü. Gamze: Sevgilinin süzgün bakışı. Lutf: İyi muamele, iyilik, hoşluk. Arz-ı Vidâd: Sevgi, muhabbet, dostluk sunmak

. Günümüz Türkçesiyle Nesre Çeviri: ‘’(Sevgilinin) yaratılışında olan neşeli olma hali o kadar fazladır ki onun süzgün bakışı, bu neşeli olma halinin fazlalığından dolayı âşıkların gönlüne karşı iyi muamelede bulunarak, onlara sevgi, muhabbet, dostluk sunar.’’

 Şerh: Klasik Türk şiiri geleneğinde sevgilinin süzgün bakışı olan gamze, genellikle âşığın gönlüne gönderdiği oklarla âşığın gönlünde yaralar açan, kan döken bir katil olarak tasvir edilmektedir. Oysa Neşâtî bu beyitte, sevgilinin yaratılışında bir neşelilik, zevklilik hali olduğunu, ondaki bu halin fazlalığından genellikle katil olan gamzesinin bile etkilenip âşıklara iyi davrandığını, onlara sevgi, muhabbet, dostluk sunduğunu söylemektedir. Yani şairin söz konusu ettiği sevgilinin süzgün bakışı, sevgilinin neşeli, eğlenceli halinin etkisinde kalarak âşıklara karşı, geleneğin kendisine verdiği rol gereği adeta bir katil gibi davranması gerekirken iyi muamelede bulunarak, onlarla dostluk bağı kurmak istemektedir. Neşâtî sevgilinin süzgün bakışı olan gamzenin, âşıklara iyi muamelede bulunması insana ait özelliklerin insan dışı varlıklara verildiğini göstermektedir. Bu yüzden beyitte teşhis sanatı vardır.

                                             Fe’ilâtün / Fe’ilâtün / Fe’ilâtün / Fe’ilün 

                                    3.Beyit: Gamze tîrin hedef-i câna ki per-tâb eyler

                                       Nâz dâmen-be-miyân aña sihâm-âver olur 

Kelimeler: Gamze tîri: Sevgilinin süzgün bakış oku. Hedef-i cân: Sevgilinin, âşığın gönlünü hedef tahtası olarak kullanması. Per-tâb: Atma, atılma, sıçrama. Nâz: Sevgilinin yaptığı işve, cilve. Dâmenbe-meyân: Eteği belinde, işe hazır. Sihâm-âver: Okları getirici.

 Günümüz Türkçesiyle Nesre Çeviri: ‘’(Ey sevgili) senin süzgün bakışının oku, âşığın gönlünü hedef tahtası yapmak için atılır; senin yaptığın cilve de atılan okları getirmek için hazır bir şekilde bekler.’’ Şerh: Klasik Türk şiiri geleneğinde sevgilinin süzgün bakış oklarını, âşığın gönlüne göndererek âşığın gönlünde halka halka yaralar açması bu şiirde bir okçuluk imajının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu imaja göre sevgili, süzgün bakış oklarını âşığın gönlüne gönderip orada yaralar açtığı için hedef tahtasına ok atan bir okçu; âşığın gönlü ise sevgilinin süzgün bakış oklarına maruz kaldığı için bir hedef tahtasıdır. Neşâtî de bu durumu söz konusu ederek sevgilinin süzgün bakışının, âşığın gönlünü bir hedef tahtası yapmak için öne atıldığını; bunu yaparken de nazı, atılan okları geri getirmesi için hazırda beklettiği ifade eder. Beytin geneline baktığımızda bir okçuluk imajının çizildiğini, bu imaja göre gamze okunun, âşığın gönlünü hedef tahtası yapmak için öne atıldığı, bu işi yaparken attığı okları geri getirmesi için de nazı kullandığını görüyoruz. Bu imaj çizilirken insana ait özellikler insan dışı varlıklara verildiği için teşhis sanatı yapılmıştır. Beyitte okçuluk ile ilgili tabirler olan gamze tîri, hedef, per-tâb, sihâm-âver gibi kavramlar bir arada kullanılarak tenasüp sanatı yapılmıştır. 

                                             Mef‘ûlü / Mefâ‘îlü / Mefâ‘îlü / Fe’ûlün 

                                    4.Beyit:Olsak ne ‘aceb gamze ile dest ü girîbân

                                                 Çıkmış yed-i tevfîk ile gaddâre-i ‘ışkuz 

Kelimeler: Ne ‘aceb: Şaşılır mı, şaşılmaz. Gamze: Sevgilinin süzgün bakışı. Dest ü girîbân olmak: (Bir şeyin, birinin) elle yakasına yapışmak, onunla çekişmek. Yed-i tevfîk: Allah’ın yardım eli. Gaddâre-i ‘ışk: Aşkın keskin kısa kılıcı.

 Günümüz Türkçesiyle Nesre Çeviri: ‘’Elimizle sevgilinin süzgün bakışının yakasına yapışsak, onunla çekişsek buna şaşılmasın; çünkü biz, Allah’ın yardım eliyle (kınından) çıkmış olan aşkın keskin kısa kılıcıyız.’’ Şerh: Bu beyitte yine Klasik Türk şiiri geleneğine göre âşığın gönlünde yaralar açan, âşığın kanını döken gamzeden bahsedilmiş ancak diğerlerinden farklı olarak bu beyitte, âşığın da gamzenin bu saldırganlığına karşılık verdiğine dikkat çekilmiştir. Neşâtî bu beyitte, âşıkların, sevgilinin süzgün bakışı ile yaka paça kavga ediyor olmalarına şaşırmamak gerektiğini, çünkü gamzenin o kan dökücü özelliğine karşılık kendilerinin de Allah’ın yardım eliyle kınından çıkmış, aşkın keskin kısa kılıcı olduklarını belirtmektedir. Yani Neşâtî, eğer sevgilinin süzgün bakış okları atan, kan dökücü gözü varsa biz de boş değiliz; Allah’ın yardım eliyle kınından çıkmış, aşkın keskin kısa kılıcıyız demektedir. Beyitte, âşıklar ile gamzenin yaka paça kavgalı oldukları söylenerek yine gamzeye insana ait özellik verilerek teşhis sanatı yapılmıştır. Beyitte âşıklar, Allah’ın yardım eliyle kınından çıkmış, aşkın keskin kısa kılıcına benzetilerek teşbih sanatı yapılmıştır. 

 Fâ’ilâtün / Fâ’ilâtün / Fâ’ilâtün / Fâ’ilün 

5.Beyit: Gamze mahmûr u girişme ser-girân-ı nerm-i nâz

 Kûşe-i çeşmüñ yine mey-hâne şeklin bağlamış 

Kelimeler: Gamze: Sevgilinin süzgün bakışı. Mahmûr u girişme: Baygın ve işveli. Ser-girân-ı nerm-i nâz: Nazın yumuşaklığının sarhoşluğu. Kûşe-i çeşm: Gözün köşesi. Mey-hâne: İçki içilen yer. Günümüz Türkçesiyle Nesre Çeviri: ‘’(Ey sevgili) süzgün bakışın, nazın yumuşaklığının baş döndürücülüğüyle sarhoş ve işveli olunca gözünün köşesi, yine meyhaneye benzemiş.’’ 

Şerh: Bütün beyitlerde olduğu gibi bu beyitte de sevgilinin süzgün bakışı olan gamzenin ön planda olduğunu görmekteyiz. Beyite göre sevgilinin süzgün bakışı olan gamze, nazın yumuşaklığının baş döndürücülüğüyle sarhoş ve işveli olmakta ve bu sebeple sevgilinin gözünün köşesi meyhaneye benzemektedir. Klasik Türk şiirinde meyhane, hem tasavvufi hem de gerçek manada kullanılmıştır. Birinde âşıklar gerçek şarabı içerek gerçekten sarhoş olmakta, diğerinde ise Allah’ın aşkının şarabı ile kendilerinden geçmektedirler. Her ikisinde de âşıkların meyhanedeki konu meyhanenin kuytu bir köşesidir. Âşıklar, meyhanede böyle gözlerden uzak bir köşe seçerek, sevgililerinin aşkıyla kendilerinden geçip sarhoş olmaktadırlar. Neşâtî de meyhane köşesi ile sevgilinin gözünün köşesi arasında bir ilişki kurulmuştur. Çünkü beyitte sevgilinin gamzesi, nazın yumuşaklığının baş döndürücülüğüyle sarhoş ve işveli olmuştur ve aynı zamanda gamze, sevgilinin gözünün köşesiyle âşığa bakış atması anlamına da geldiği için meyhane köşesi ile ilişkilendirilmiştir. Beyitte gamzenin, nazın yumuşaklığının baş döndürücülüğüyle sarhoş ve işveli olması durumu yine insana ait olan özelliklerin insan dışı varlıklara verilmesine bir örnek teşkil ettiği için teşhis sanatı yapılmıştır. Ayrıca sevgilinin gözünün köşesi meyhane köşesine benzetilerek teşbih sanatı yapılmıştır. 

                                            mefâilün mefâilün mefâilün mefâilü

                    6.Beyit:Yiter mecruh-ı tig-ı gamze olduk gonca-i la’lün

                       Nemek-riz-i tebessüm olsa zahm-ı cana olmaz mı 

keimeler: Mecruh: Yaralı. Tig: Kılıç. Gamze: Süzgün bakış. La’l: Kırmızı al. Mec: Dudak. Nemek-Riz: Tuz serpen. Zahm:

 Yara Günümüz Türkçesiyle Nesir: ‘’( Ey Sevgili!) Süzgün bakışının kılıcından yaralandığımız yeter, dudağının goncası can yarasına tebessüm tuzunu serpse olmaz mı? ‘’

 Şerh;Beyit, kadim tıp uygulamalarındaki yarada mikrop üremesini engellemek için yaraya tuz basılmasını merkeze alarak kaleme alınmıştır. Divan şiirinde maşuk-aşık karşısında her zaman katı ve acımazsızdır. Ona hiçbir şekilde değer vermez. Ona baktığında bile haşin ve küçümseyici bir eda takınır. Bu tutum aşık için incitici ve yaralayıcıdır. Bu yüzden divan şairleri sevgilinin yan/süzgün bakışını yaralıyıcılık ve öldürücülük bakımından ok ve kılıçla ilişkilendirirler. Beyitteki tig-i gamze (süzgün bakışın kılıcı) tamlaması bu tahayyülün neticesidir ve bakışın kılıca benzetildiği bu ifade teşbih-i beliğdir. Beyitte mecruh(yaralı)gonca, la’l (dudak) ve zahm (yara) kelimeleri arasında kırmızılık bakımından tenasüp, olmaz mı ifadesinde ise İstifham söz konusudur. Olduk, olsa, olmaz mı şeklinde olmak fiilinin vurgulanması ise tekriri doğurmuştur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder