3 Aralık 2020 Perşembe

Popüler Kültür ve Edebiyat Bağlamında: Tuna Kiremitçi ''Git Kendini Çok Sevdirmeden'' İnceleme

                               

 POPÜLER KÜLTÜR VE POPÜLER EDEBİYAT 

Roman incelemesine geçmeden önce konunun daha iyi anlaşılacağını düşündüğüm e okuduğum birkaç makale dahilinde kısaca bilgi vermek istiyorum. Öncelikle her millet kendi kültürünü yaşayarak yansıtır. Aslında çevremize baktığımızda algılayabildiğimiz, kavrayabildiğimiz düşünebildiğimiz her şey kültürü oluşturmaktadır. İnsanların maddi ve manevi özelliklerinin farklılığı, eğitim, bilimsel çalışmalar, değişen zaman, göçler kültürün değişmesine neden olur. Zaman içerisinde kültür çeşitli alanlara ayrılmıştır. Bunlar; popüler kültür, yüksek kültür, üst-orta kültür, alt- orta kültür, aşağı kültür, folk kültürüdür. Popüler kültür de dersimizin konusudur. Tanım olarak; ''kimi zaman halk tarafından üretilen halka ait kültür, kimi zaman halk tarafından tüketilen kültür, kimi zaman halk tarafından talep edilen (beğenilen) kültür, kimi zaman halka arz edilen (dayatılan) kültür, kimi zaman da yaygın kültür, yığın kültürü, kitle kültürü vs. anlamlarına gelir.”1 Popüler kültürün bir diğer kolu da Popüler Edebiyattır. Edebiyatın popülerleşmesinde 18. yüzyıl kritik bir öneme sahiptir. Bu yüzyıla kadar edebiyatla uğraşmak daha çok seçkinlerin işidir. Edebiyattan para kazanmak doğru bulunmaz, edebiyat bir üstünlük ve zevk işi olarak görülürdü.18. yüzyılın ortalarından itibaren sosyal yapı değişip, farklılaştı. Bu farklılaşmanın temelinde de rejimlerin değişmesi, bilimin, tekniğin, sanayinin gelişmesi gibi unsurlar yer alır. Özellikle Fransız Devrimi sonrasında eğitimin devletin eline geçmesi ve zorunlu duruma getirilmesi gibi gelişmeler sonucunda okur sayısında büyük bir patlama yaşandı. Batı’da okumaya meraklı milyonlar ortaya çıktı. Okurun zorlanmadan anlayabileceği bir kurguyla ortaya konulan bu eserlerin konuları aşk, cinayet, ölüm gibi hemen her yerde olabilecek konular oldu. Edebî türler içerisinde romanın popüler edebiyatın taşıyıcısı olması ve özellikle bu türün kurgusal niteliğinin kitleler açısından ilgi çeken bir faktördür. ''Roman yapısı gereği kitlelerin zevkine uygun bir edebî tür olarak görünmektedir. Böylece 19. yüzyılın ortalarından beri romanın kitlesel ikinci sınıf kabul etmek, popüler romanı ise yine okur kitlesinin zevkleri, kültürel birikimi ve estetik gelişmişlik bakımından daha alt bir kategoriye indirgemek mümkündür.''2 Bu özellikler sonucunda kitabımı eleştirecek ve özellikleri hakkında bilgi vereceğim.


                                                 


                    TUNA KİREMİTÇİ

 Eskişehir’de dünyaya gelen Tuna Kiremitçi ilk şiirlerini Galatasaray Lisesi yıllarında Varlık dergisinde yayımlandı. Kendisine Yaşar Nabi Nayır Şiir Ödülü'nü kazandıran ''Ayabakanlar " adlı kitabı, 1994 yılında okuyucuyla buluştu. Genellikle sıradan insanların trajedilerini, günümüz toplumundaki kadın-erkek ilişkilerinin açmazlarını ve yaşlanmanın melankolisini hüzünlü, yer yer de gülümseten bir anlatımla işlediği romanları, Profesör Gürsel Aytaç tarafından Türk edebiyatında "romantik ironi" örnekleri olarak değerlendirilmiştir. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde sinema eğitimi gören, kısa filmleri çeşitli festivallerde ödüller alan Tuna Kiremitçi, 2009'da ilk uzun metrajlı filmi Adını Sen Koy' u çekmiştir. Yazarın 9 adet eseri bulunmaktadır. Öncelikle Tuna Kiremitçi' nin popüler kültüre çok fazla hitap eden bir isim olduğunu düşünüyorum. Çünkü Popüler Kültürün değişken bir yapısı vardır. Tuna Kiremitçi' de bazen reklamlarda, bazen şarkı söylerken bazen de kitap yazarken görebiliyoruz. Araştırdığım bilgilere göre sinema ile de uğraşıyormuş.2006 yılında oyuncu İclal Aydın'la yapmış olduğu evlilik bana göre popülaritesini attırmıştır. Popüler yazarlar için televizyon figürü olmak son derece önemlidir. Çünkü kitabın satışında, pazarlanışında magazini çokça kullanmak isterler. Böyle bir durumda yazarın yazdıkları da ikinci derecede önem kazanmaya başlar. Aslında bu tarz eser okuyucuları kitapların edebi derinliğinden çok popülaritesine göre karar veriyor. Yani edebiyatın genele hitap etmesi, tüketilen bir nesne olarak görülmesi, bazen edebiyatın içini boşaltıyor. Kitaplardaki sayısal artışın olumlu olup olmadığını bilmek için yazılan eserlerin niteliğin bakmak gerekiyor. Umberto Eco' ya göre: ''Kitabın popüler olması yazarın niyetinin, metnin niyetinin ve okurun niyetinin örtüşmesidir.'' 3 Yazarın sanat ve estetik değeri yüksek bir roman yazmak gibi bir düşüncesi yoksa eğitim seviyesi çok yüksek olmayan okurlara hitap ederek, para, makam ve mevki kazanmak için popüler kültüre hitap eden eserler verebilir. Fakat bu gerçek sanat eseriyle arasında her zaman arasında fark oluşturacağı anlamına gelir. Çünkü gerçek sanat eseri düşünmeye, sorgulanmaya yönlendirir. Ayrıca gerçek sanatçı kitabın çok okunup okunması, şöhret ve para gibi unsurlarla pek fazla ilgilenmez. Yazmayı sanat olarak algılayan bir yazar tamamen özgürdür. Başka kaygılar söz konusu olduğunda artık yazar değildir. Çünkü bu noktada yazdıkları bir şeye bağımlıdır. Sanatsal romanların okuyucuları da özeldir. Herkes okuyamaz, okusa da anlamaz, basma kalıp yapısı ve kurgusu yoktur. ''Git Kendine Çok Sevdirmeden'' romanı da tıpkı bu yazılanlar gibi heyecan uyandıran fakat sorgulatan bir roman değildir. Bir çok özelliğinin Popüler Edebiyata uymasını aşağıdaki örneklerle anlatmaya çalışacağım.


                                                  GİT KENDİNİ ÇOK SEVDİRMEDEN 


Ben romanımı aşk üzerinden ele almak istedim. Kitabın başlığı, anlattığı konu itibariyle aşk romanına örnek bir kitap olacağını düşündüm. Bu doğrultuda romanının popülerliğine kapağıyla başlamak istiyorum çünkü popüler romanların kapakları daha renkli ve yazıları daha büyüktür. Bu estetik bakımdan kitlelerin ilgisini çekmeyi sağlar. Benim romanımda da bu örneği görmek mümkündür. Romanın yazı stili derste de konuştuğumuz gibi büyük boyutlarda yazılmış ve oldukça aralık bırakılmıştır. Bu okuyucu tarafından sıkılmamayı önlemek içindir. Romanın ismi genellikle genç kızlara hitap eder. Diğer romanlara göre başlığı daha az ciddidir. Romanın dili sadedir, bu romanı daha kolay okumayı sağlar. Herkesin anlayabileceği türden kaleme alınmıştır. Bu da popüler romanların özelliklerinden biridir. Kahramanları ideal özelliklere sahiptir. Arda ve Ertuğrul gibi. Bu kahramanlar arasında büyük bir aşk söz konusudur. Buraya kadar bahsettiğim özelliklerde romanım genel olarak saydığımız popüler roman niteliklerine uyuyordu. Fakat ilerleyen kısımlarda karakterlerin kavuşamamasıyla farklılığını gösterdi. Romanın karakterlerine geçmeden önce kısaca olay örgüsüne değinelim: Arda başkahramandır. Olaylar onun ağzından anlatılır. Arda’nın Fırat adında bir erkek kardeşi vardır. İçine kapanık olan bu genç bir sıkıntıya düşer. Fırat’ın sıkıntısı kendisinden hamile kalan kız arkadaşıdır. İki kardeş soruna çözüm bulabilmek için aileye tatile çıkacaklarını söyler. Böylece hem para alabilecekler hem de İstanbul’a gidebileceklerdir. Amaçları İstanbul’da bir doktor bularak çocuğu aldırmaktır. İstanbul’da Fırat’ın ve Arda'nın okuldan arkadaşı Ertuğrul’un evinde kalırlar. Fırat sorunun çözümü için uğraşırken kız arkadaşı çocuğu aldırıp yurt dışına gitmek istemektedir. Bu durum Fırat’ın canını sıkar, Arda ise kızdan şüphelenmeye başlar. Kızı sorguya çeken Arda, kardeşi Fırat’ın kullanıldığını anlar. İstanbul’da kaldıkları süre içerisinde Arda ile Ertuğrul arasında bir yakınlaşma olur. İkisi de birbirinden hoşlanır, fakat ne birbirlerine açılabilirler ne de kavuşabilirler. Yıllar sonra Arda, Ali adlı bir diş doktoru ile evlenir ve bu evlilikten bir çocuğu olur. Fakat çocuğunu kaybeder. Ertuğrul'da başka bir kadınla evlenmiş Dünya adında bir kız çocuğu olmuştur. Ertuğrul'un eşi de trafik kazasında hayatını kaybeder. Yıllar sonra acıyla buluşan bu iki insan aşklarını hatırlar. Ertuğrul'un kızını Arda'ya bırakmasıyla roman biter.

                                                             
                                       KİŞİ KADROSU 

Arda,kırk yaşında bir kadındır. Roman karakterinin erkek adı taşıması benim ilgimi çekti. Zaten yazarın da bunu ilgi çekmek için yaptığını düşünüyorum. Çünkü popüler roman özelliklerinden birisi de isimlerinin cezbedici olmasıydı. Buna da Arda karakterinin ismiyle örnek verebiliriz. Roman Arda'nın on yedi yaşındaki anılarını hatırlamasıyla başlıyor.''On yedi yaşındayım. O zamanlar da küçük odada kalıyorum. Hele insan on yedi yaşındaysa, yani içinde hem henüz geçmemiş çocukluğun hem de yaklaşan yetişkinliğin gücünü aynı anda hissediyorsa, bir odayı günlüğe çevirmek için büyük bir ihtiyaç duymaz heralde '' (sy.9 ) Arda romandaki diğer kişiler gibi karmaşık bir karakter değil, düz bir karakterdir. Romanın başından Arda'nın iyi bir karakter oluğunu anlayabiliyorum. Arda bütün popüler romanlardaki karakterler gibi duygusal bir yapıya sahiptir. Arda'nın duygusal bir karakter olduğunu geçmişe gitmesinden ve sürekli eski mektupları açıp yad etmesinden anlayabiliyorum. Arda'nın daha sonraları Ertuğrul'a büyük aşk duyması kadın okuyucuların ilgisini çekecek tarzdan. Fırat karakteri aslında romanın entrikasıdır diyebilirim. Arda'dan farklı bir yapıya sahip olan Fırat'ın romanda heyecan duygusunun işlenmesinde büyük payı vardır. Zaten Popüler edebiyatta estetik bir kaygı olmadan, okuru heyecanlandırmak ve duygulandırmak için yazılan, çok sayıda ve her seviyeden okura hitap eden roman türüydü. İşte Fırat'ın romandaki görevi bu heyecan duygusudur. Fırat karakterini incelerken zorlandım diyebilirim çünkü karakter tahlilinde girişden itibaren olaylar anlatılmış, kişi derinlikten uzak, yalnızca ya iyi yönleri aktarılmış ya da kötü yönleri anlatılmıştır. Zaten Umberto Eco' da; Popüler roman karakterlerini şu şekilde açıklamıştır: “Popüler romanda, iyi her zaman kötüye karşı savaşır ve bu savaşın çözümü, hep ya da her durumda (çözüm mutluluk da getirse, acı da) iyinin lehine olur ve iyi, ahlak, değerler ve güncel ideoloji çerçevesinde belirlenir.'' 4 Bu romandaki iyi karakteri de Arda'dır. Fırat'ın yaptığı hata sonrası aslında o savaşır ve bu hatayı çözüme Arda  kavuşturur. Arda romanda Fırat'tan şöyle bahseder:''Fırat'ın başıma açtığı işler olmasa onu değil yeni bir şehre götürmek, insan içine çıkarmak bile geçmezdi aklımdan.'' (sy.10) Ertuğrul Arda'nın aşık olduğu kişidir. Romanda Arda'nın ilk andan itibaren dikkatini çekmiştir: ''Esmer yüzünde birikmiş sakal herhalde birkaç günlüktü. İnsana dikkatle bakan siyah gözleri vardı.Onu evdeki fotoğraflarda görmemiş olduğuna eminim.''(Sy 25) Aslında o bütün genç kızların aşık olacağı kişidir dersek daha doğru olur. Ertuğrul entelektüel bir gençtir. Arda Ertuğrul'un evine ilk girmesinde gözünü kitaplığından alamaz. Birbirine açılamamasının nedenin de üçüncü bir şahıs yatmaktadır. Ertuğrul'un kız arkadaşı vardır. Fakat bu Ertuğrul'a göre geçici bir aşktır. Arda buna inanmak istemez. Bu iki karakterin kavuşamamış olmasından dolayı romanın kötü sonla bittiği kanısına varmıştım. Fakat Arda'nın ölen çocuğu yerine Ertuğrul'un kızı Dünya'yı koyması ve kararan hayatında yüzünün bir kerecik gülmesi romanın mutlu bitişinin de örneğidir aslında. Arda'nın Dünya' yayla tanışması romantik bir şekilde Anlatılmıştır: ''Dünya'nın pamuk helva istemesi, tutturması, yerken yüzüne buluşturması başka çocuklarınki nasılsa öyle. Beklenmedik bir sızı kaplıyor insanın kalbine''Ayrıca Ertuğrul'un kızını Arda'ya verdikten sonra yurtdışına gitmesi, acaba tekrar gelecek mi sorusunu akıllarda bırakmıştır. Yani kavuşup kavuşmayacakları roman bittiğinde bile bir merak sorusudur .Araştırdığım bilgilere göre bu hikaye Tuna Kiremitçi tarafından Gönül Meselesi adlı kitabında açığa kavuşmuştur. Yani hikayenin yarım kalması aslında ikinci kitap için ticari bir amaç halindedir. Bu romandaki krizler görüldüğü üzere karmaşık değildir. Olaylar olduğu gibi anlatılmıştır. Fakat Arda ve Ertuğrul'un kavuşamamasının nedeni diğer popüler romanlardaki gibi zengin-fakir hayatı gibi sınıfsal ayrılıklar değildir. Aşkı imkansızlaştıran olgu tamamen Arda ve Ertuğrul'un kafasındaki kuruntulardır. Romandaki mekanlar Eskişehir ve İstanbul'dur. Fırat'ın başına bu derdi açmasıyla iki kardeş ilk kez İstanbul'a gelirler .Arda İstanbul'da genellikle Kadıköy ve Taksim'de gezer. Yazarın seçmiş olduğu mekanlarda popüler mekanlardır. Sonuç olarak vardığım kanı şudur. ''Git Kendini Çok Sevdirmeden'' kitabı okur tarafından çabuk tüketilen, okurun okuma anlayışını ve dünyaya bakışını zorlamayan, sadece eğlendirmeyi amaçlayan, yüzeysel kurmaca bir kitaptır. On yıl önce çok fazla rağbet gösteren bu roman zevke uygun üretildiği için bir süre sonra unutulmuştur. Keşke toplum olarak yalnızca reklamları yapılmış, birçok kişinin dillerinden düşürmediği eserleri değil de ayrım gözetmeksizin her yazılanı okumak istesek. Gündemi, yalnızca popüler kültürün belirlemediği ve okuduğumuz hiçbir eserin bize yetmemesi dileğiyle.